30 Ocak 2015 Cuma

Sizden Gelen Şiirler - UMMANDA BİR YOLCU - BATTAL ASLAN


Sizden Gelen Şiirler
Battal Aslan - Ummanda Bir Yolcu

BİR UMMANIN ORTASINDA
BİR YALNIZLIK SANDALINDA
GEMİSİ BATMIŞ, BİR YOLCUYUM
BAĞIRIYORUM UMUTSUZCA..
UZAK DAN GEÇİYOR ,GEMİLER
BİR TEK BEN DUYUYORUM..
KENDİ SESİMİ......
BİR YALNIZLIK SANDALIN DAYIM
ZAMANIN ELİNDE O HANÇER
BİR VAKİT DE OLSA, BİN VAKİT DE
 HANÇERİNİ; YÜREĞİME SAPLIYOR
YALNIZLIĞIN KAHRINI, BİR  TEK O ÇEKER
RUHUMA ,RUHUNDAN ÜFLESE DE...
BEN,DERYASINDA BİR DAMLAYIM..
GÜÇSÜZÜM,ÇARESİZİM..
BOĞULUYORUM ,YALNIZLIK UMMANINDA
BİR KÖR EBE OYUNUDUR GİDİYOR...
ZAMAN,ÖNÜME ARKAMA SAKLANIYOR
BİR SELA VERİLİYOR..
BİR YOLCU GELDİĞİ YERE DÖNÜYOR
SAHİBİNE SIĞINIYOR ZAMANIN 
KURTULUYOR YALNIZLIKTAN...
ŞİMDİ MASAMDA ÇAYIM YALINIZ
YAŞAMA ARZUM ,UMUTLARIM
BİTMEYEN KAYGILARIM...
YALNIZLIĞIMIN SANIĞI SEVDAM
BİR YALNIZLIK SANDALINDA
UMMANDA YOLCUYUM...
GEMİLER UZAK DAN GEÇİYOR..
KENDİMDEN BAŞKASINA DUYURAMADAN
FERYADIMI UMMANA DÖKEREK..
GELDİĞİM YERE DÖNÜYORUM..
...O BALIK GİBİ....

Battal Aslan


Şiir Vakti



Sizden Gelen Şiir - Ansızın - Emir Imran Cerrahoğlu


 
Sizden Gelen Şiirler



Ansızın
Ansızın gerçekleşir hayatta ki olaylar
Ecel bile insanları ansızın yakalar
Ansızın oldu gidişim birşey diyemedim
O kadar hızlıydı ki geldiğim gibi gittim

Zaman denen şey meğerse çok hızlı akarmış
Insan yaşarken vaktin hızını anlamazmış
Işte gidişim böyleydii aniden oldu
Birkaç yıl sanki bir saat gibi geçip durdu

Vaktin kıymetini elden gidince anladım
Gidiş vakti gelince öylece dondum kaldım
Vaktinin değerini bilmeli bu insanlık
Demesinler keşke şunlarıda yapsaydık

Emir Imran Cerrahoğlu


Şiir Vakti

Goncam - Sesli Şiir - Sizden Gelen Şiirler


Goncam - Sesli Şiir
Sizden Gelen Şiirler




Ağlamaklı bir gün güzel abim
Gonca'mın sevdası kalbimde duruyor
Bakışları sanki darağacı
her gülüşü boynumu vuruyor
Gün geceye,dil heceye,dert çeneye vuruyor
Gonca'm bir sonsuz şiir ki yazdıkça yazasım geliyor

Yetmiyor güzel abim
Öyle uzaktan bakmak yetmiyor
Tarlalar dolusu gül döksen önüme
hepsi de bir Gonca'm etmiyor
Yağmur cama,ay odama,dert adama vuruyor
Gonca'm bir tatlı zehir ki içtikçe içesim geliyor

Ah benim güzel abim
Bilirim geçiyor acılar zamanla
Bu da geçer diyorsun ama 
gel gör ki sevda kesiği dikiş tutmuyor
Nargilemi yakan köz gibi kor, öyle nağdan
Gonca'm nar-ı sevda  
Yandıkça yanasım geliyor

Nar'ına düştüm ki sorma canımdan can gidiyor
Güldüğüme bakma güzel abim
Günlerime gam diziyor
Bırak yaksın,yıksın sözleri
Her hali başım üstüne
Gonca'm ecel bile olsa bahtıma yazasım geliyor

Yaram derin eczası bahar,eczası goncam
Madem göz görmeyince gönül katlanıyor
O halde dağla gözlerimi güzel abim
Gözden ırak olan gönülden de ırak oluyor
Olmuyor be abi
İsyan ediyor bir yanım ama 
kulun sevdasınada Hak'tan geçilmiyor

Biliyorum şimdi unut diyeceksin
Lakin benim her zerrem goncamı seviyor
Ben ona  koşarken dur diyeceksin
Bu deli cesaretin nereden geliyor
Bedenden can,damardan kan,akıl başımdan gidiyor
Goncam aşkın sek hali,içtikçe  başım dönüyor

İşte böyle güzel abim 
Goncamsız bu şehri yakasım geliyor
Onsuz,bu bedende hükmü olmayan
Canımı canına katasım geliyor
Çalışmadığım yerden soruyor yine kahrolası zaman 
Sevda sualinde canım abim kopyada çekilmiyor

Baksana güzel abim goncam geliyor
Ardısıra güneş,bahar geliyor
Gelişi güzel Gonca'm cam gibi narin
Gelişigüzel değil bu sevda sayın abim
Öyle büyük ki,öyle saf,öyle derin
Goncam yalan bile olsa kandıkça kanasım geliyor


Şiir Vakti

15 Ocak 2015 Perşembe

Şiir yazacaklara tavsiyeler.




1. Şiir yazmadan önce mutlaka şiir okuyun. Büyük şairleri tanımadan yazdığınız şeyler
şiir değil anlamsız sözler olacaktır. Câhit Sıtkı, Orhan Veli, Yahya Kemal, Fuzuli, Nedim...
2. Şiir bir anda yazılır ama usta şairlerin dahi bir çoğunun üç beş tane şiir vardır akılda
kalan o nedenle çok şiir yazmaktan vazgeçin. Seri üretimi bırakıp sanat yapmaya bakın
3. Türkiye'de her üç kişiden beşinin şair olduğunu unutmayın.
4. Etrafınızdakiler sizi kırmamak için şiirlerinizin çok güzel olduğunu, mükemmel olduğunu
vs söyleyebilirler inanmayın. Mesela çok beğendiğiniz bir şiirinizi yarışmalara gönderin iyi
şiir mutlaka birinde olmazsa birinde fark edilecektir.
5. Size bir şiirimi okuyayım şimdi yazdım gibi cümleler kurmayın bırakın olgunlaşsın şiirler
üzerinde çalışın, emek verin.
6. Şiir yazamıyorsanız zorlamayın.

Ben hayatımda hiç şiir yazamadım. Beceremem. Gerek de yok zaten.
Ama güzel şiirleri ezberler usta şairleri zevkle okurum. Güzel yemek yapamıyorsanız da
usta aşçıların lezzetlerini tadın.

Unutmayın şair olduğunu iddia edenlerin çok azı, çok çok azı şiir yazabiliyor.

Kafiye Çeşitleri



Kafiyeler aşağıdaki gibi sınıflandırılabilir. 
Kafiyede kullanılan sesler ve kelimelere göre : 
  • Ses Sayısına Göre 
    • Yarım Kafiye : Tek bir sesten oluşur. çe-k-er , dö-k-er kelimelerindeki k harfi kafiyedir
    • Tam Kafiye : İki sesten oluşur. sav- , y- kelimelerinde aş harfleri kafiyedir
    • Zengin Kafiye : İki sesten fazla sesten oluşur. yap-rak , ağlaya-rakkelimelrinde rak ifadesi kafiyedir;
  • Tunç Kafiye : Kafiyeyi oluşturan kelimelerden birinin diğer kelimenin sonu ile aynı olması. aşarım ve taşarım kelimelerinde aşarım ifadesi t-aşarımkelimesinde aynen geçmektedir.
  • Cinaslı Kafiye  : Yazılışları aynı anlamları farklı tümden bir kelime kullanımı ile yapılır. Kapımdaki asmaya , götürseler asmaya cümlelerindeki asmaya yazılışı aynı ancak anlamları farklıdır.
Şiiredeki satırların kafiye düzenine göre : 
  • Düz kafiye  : Kafiyeli satırların peş peşe olduğu şiirlerde görülür. Telli turnam sökün gelirİnci mercan sökün gelir , Elvan elvan kokun gelir şiirinde kafiye peş peşe devam etmektedir
  • Çapraz Kafiye : Kafiyeli satırların birer aralıklı olduğu şiirlerde görülür. Hayran olarak bakarsınız da , Hülyanızı fetheder bu haliBeş yüz sene sonra karşınızda ,İstanbul fethinin hayali satırlarında şiiride aralıklı kafiye kullanılmıştır.
  • Sarma Kafiye : İlk ve son mısralarda kafiyeler aynı , 2. ve 3. mısradaki kafiyeler aynı olmasıdır. Balkonlara, yalılara dalar düşünürüm , O günler uzaklaşan yelkenlerin peşi sıra , Akan bulutlar gibi geçmiş: ne iz, ne hâtıra! , Sır şimdi bunca güzel hayat, güzel ölüm! şiirinde bu durum görülmektedir.


KAFİYE ÇEŞİTLERİ
 
Kafiye: Mısra sonlarında, farklı kelimelerdeki ses (harf) benzerliğine kafiye denir.
 
Kafiyenin oluşabilmesi için mısra sonundaki kelimelerde şu özellikleleri aramak gerekir:
 
a) Ses benzerliği olan kelimelerin farklı kelimeler olması gerekir.
b) Ses benzerliği olan kelimelerin yazımının aynı olması gerekir.
 
Altın da bir pula olur mu kabil
Ehli ile konuş olasın ehil
Cahille konuşma olursun cahil
Kişi ayarından düşer mi düşer
 
Yukarıdaki şiirde 'il' seslerinde kafiye vardır. Ses benzerliğindeki seslerde, ses sayısının artmasına göre kafiye çeşitli kısımlara ayrılır:
 
a) Yarım Kafiye:
Mısra sonlarında tek ses benzeşmesine dayanan kafiye türüdür. Aslında, bu benzeşmenin sessiz harflerde olması gerekir. Halk edebiyatında yarım kafiye çok kullanılmıştır.
 
Mehmed'im sevinin başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin eve dönsek de
 
 
b) Tam Kafiye:
Mısra sonlarında iki sesin benzeşmesine dayanan kafiye türüdür.
 
Nasihatim sana: Herzeyle iştigali bırak
Adamlığın yolu nerdense bul da girmeye bak
 
 
c) Zengin Kafiye:
Mısra sonlarında üç ve daha fazla sesin benzeşmesiyle meydana gelen kafiye çeşididir.
 
Yine başladı yolculuk
İnsanlar yudumlayacak soluk soluk
 
 
Not (1) : Kafiye olan sesli harflerin üzerinde uzatma işareti '^' varsa, bu sesliler tek ses değil iki ses olarak kabul edilir ve buna göre de kafiye türü değişir.
 
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şühedâ
Cânı cananı bütün varımı alsın da Hüdâ
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ
 
                                                                              'da' seslerinde tam değil, zengin kafiye vardır.
 
 
Not (2) : Tunç kafiye olarak adlandırılan kafiye türünü bazı edebiyatçılar kabul ederken, bazıları da kabul etmez. Bu sebeple Tunç kafiye kimi kitaplarda anlatılırken kimi kitaplarda hiç değinilmez. Fakat çoğuedebiyatçı bunu farklı bir kafiye türü olarak kabul etmez ve Zengin kafiyeye dahil eder.
 
Her şey akar su, tarih, yıldız, insan ve fikir
Oluklar çift, birinden nur akar birinden kir
                                              
                                               Buradaki “kir” sözcüğü ve ekine zengin kafiyedir diyenler de vardır.
 
Farklı bir kafiye türü olmadığını kabul etmemekle birlikte bu kafiyenin de tanımını bilmekte yarar var:
 
 
Tunç Kafiye:
En az üç sesten oluşan bir ya da daha çok kelimenin diğer mısraların içinde geçmesiyle oluşan kafiye türü olarak tanımlanır.
 
İnsan bu, su misali kıvrım kıvrım akar ya
Bir yanda akan benim öbür yanda sakarya
 
                               mısralarında bu özellik görülebilmekte ama zengin kafiyeden bir farkı olmadığı açık..
 
 
d) Cinaslı Kafiye:
Okunuşları ve yazılışları aynı (eşsesli) ancak anlamları farklı olan kelimelerle yapılan kafiye çeşididir. Tunç kafiye sesteş kelimelerle yapılır.
 
Niçin kondun a bülbül
Dalımdaki asmaya
Ben yarimden vazgeçmem
Götürseler asmaya
 
                                               Yukarıdaki şiirde, ikinci mısrada asma kelimesi 'üzüm veren bir bitki'; dördüncü mısrada ise 'öldürmek' anlamında kullanılmıştır.

HECE ÖLÇÜSÜ (VEZNİ), ÇEŞİTLERİ



Hece ölçüsü bizim öz malımız olan Halk Edebiyatı nazmının ölçüsüdür. Ulusal şiir ölçümüz budur. Bunda, aruzda olduğu gibi içinden çıkılmaz ve anlaşılmaz bir yön yoktur. Ama bu söylediklerimizle, hece ölçüsünün çok basit, ahenksiz bir ölçü olduğu kanısına varılmamalıdır.

Bu ölçünün de kendine özgü özellikleri, incelikleri ve ahenk düzenleri vardır.

Halk şiirleri, aydın sanatçılar, örneğin Divancılar ta­rafından asırlar boyunca hor görüldüğü için, hece ölçü­sü, aydınlar edebiyatına girememiştir. Bu da hece ölçü­sünün sırrına ulaşamamış olmalarının bir sonucudur, denilebilir.

Hece ölçüsü, her mısradaki hece sayısının eşitliğine dayanan bir ölçüdür. Yani ilk mısrada kaç hece varsa, öteki mısraların tümünde de o kadar sayıda hece ola­caktır.

Hece ölçüsünde uzun hece, kısa hece; kapalı hece, açık hece diye bir sorun yoktur. Sözcüklerdeki bütün heceler bir değerde ve bir karakterdedir.


HECE ÖLÇÜSÜNDE DURAK:


Hece ölçüsünde durak, mısralarda musikinin, şiirin tümünde bir iç ahengin doğmasını sağlar.

Durak, belli sayıda bir hece dizisinden sonra elimiz­de olmadan durakladığımız yere denir. Bu duraklamadan sonra mısraın geride kalan hece dizilerini okuruz. Durak sayısı, ölçünün uzunluğuna göre artıp azaldığı gibi, söz­cüklerin mısra içinde yer alışları bakımından da azalıp çoğalabilir. Bu, şairin arzusuna ve zevkine göre değişir. Durağın ne olduğunu anlamak için şu örneğe bakalım:

Aşağıdan/akar gelir/gemiler

Yel vurdukça/inil inil/iniler

Birinci ve ikinci bölümlerdeki sözcüklerin hece sa­yıları dörder, son bölümdekilerin hece sayıları da üçer­dir. Sayalım:

A şa ğı dan / a kar ge lir / ge mi ler

1 2 3 4 / 1 2 3 4 / 1 2 3

4 + 4 + 3 = 11

Okurken dikkat edersek ilk dört heceden sonra kısa bir duraklama yapıyor, sonra ikinci dört heceye geçiyo­ruz; onda da aynı duraklamayı yaptıktan sonra, sonun­cu parça olan üç heceyi okuyoruz. Bu durup durmama­lar bizim elimizde değildir. Buna bizi ölçü zorluyor.

İşte bu örnekte olduğu gibi, mısraları okurken belli hece sayısından sonra durakladığımız yere, hece ölçü­sünde, durak diyoruz.

Hece sayısı ve durak şekillerine göre çeşitli hece öl­çüleri vardır. Beş heceden on beş heceye kadar değişik­lik gösteren hece ölçülerini sırasıyla ve örnekleriyle gö­relim:


BEŞ HECELİ ÖLÇÜ:


Bu ölçü duraksızdır. Çok kullanılan ölçülerden değil­dir. Örnek:

Tanrı buyurdu

Sessiz duyurdu,

Sancakla geldik

Aldık bu yurdu — ZİYA GÖKALP


ALTI HECELİ ÖLÇÜ:


Bu ölçü de duraksızdır. .Bu da çok kullanılan ölçü­lerden değildir. Örnek:

Nedir zaman nedir,

Bir su mu, bir Muş mu?

Nedir zaman nedir,

İniş mi, yokuş mu?»


YEDİ HECELİ ÖLÇÜ:


Bu hece ölçüsü duraksız kullanılabildiği gibi (4+3 = 7) duraklı olarak da kullanılabilir. Duraksıza ör­nek :

Yorgun mehtabın suda

Kaynaştır böcekleri

Gümüşten ve elmastan...

Koyda dalgacıkların

Bükülen çiçekleri

Gümüşten ve elmastan...

Ali Mümtaz ERBOLAT


(4 + 3 = 7) duraklıya örnek:

Dere boyu/saz olur

Gül açılır/yaz olur

Ben yârime/gül demem

Gülün ömrü/az olur — (Ortak Halk Edebiyatı)


SEKİZ HECELİ ÖLÇÜ:


Bu ölçü de duraksız ve duraklı olarak kullanılır. Du­raklısı çoğu zaman (4 + 4 = 8) şeklindedir. (5 + 3 = 8) şekli de vardır. Duraksıza örnek :

Birdenbire sanki çıplak

Bir oynuyle sonbaharın

Bir kuş sesi düştü berrak

Boş aynasına civarın — A. Hamdi TANPINAR


(4 + 4 = 8) duraklıya örnek:

Ben yürürem/yâne yane

Aşk boyadı/beni kane

Ne âkilem/ne divane

Gel gör beni aşk neyledi — YUNUS EMRE


DOKUZ HECELİ ÖLÇÜ:


Bu ölçü halk edebiyatımızda pek tutunmamıştır. Duraksız olarak kullanıldığı gibi (5+4 = 9), (4 + 5 = 9), (3+3 + 3=9) duraklı olarak da kullanılabilir. Duraksıza bir örnek veriyoruz:

Gün çekildi pencerelerden

Aynalar baştan başa^ tenha.

Ses gelmez oldu bahçelerden

Gök yüzü döndü siyaha. — C. Sıtkı TARANCI


ON HECELİ ÖLÇÜ:


Bu ölçü her zaman duraklıdır. (6+4=10) duraklısı pek kullanılmamıştır. Daha çok (5 + 5 = 10) duraklısı kullanılır. Bu da fazla tutunan ölçülerden değildir. (5 + 5 = 10) duraklıya örnek:

Yırtıldı yağmur/bir kumaş gibi

Dağıldı kara/sık iplikleri

Kırdı camlan/dolu, tas gibi

Göründü göğün/mavilikleri — V. M. KOCATÜRK


ON BİR HECELİ ÖLÇÜ:


Bu ölçünün en çok kullanılanı (6 + 5 = 11) duraklısıdır. (4 + 4 + 3 = 11) olarak da kullanılır. En iş­lek hece ölçümüz budur. Bütün saz şairleri bu ölçüyü ha­mur gibi yoğurmuşlardır. Bundaki ahenk düzeni, öte­ki ölçülerinkinden daha üstündür. Usta şairler, (6 + 5) ve (4+4 + 3) duraklarını aynı şiir içince kullanmışlar, deği­şik ahenkler meydana getirmişlerdir (Karacaoğlan gibi). Bu ölçüyü (3 + 3 + 5 = 11) olarak da kullananlar olmuş­tur. Şimdi (6 + 5) duraklıya bir örnek veriyoruz:


KOŞMA


Sallanı sallanı/gelen sevgilim

Söyle kömür gözlüm/kimin yârisin

Kız senin derdinle/derbeder oldum

Söyle ince bellim/kimin yârisin


Tuba kazı gibi/göğsü nakışlım

Koynu içi misk ü/amber kokuşlum

Melâik sıfatlım/melûl bakışlım

Söyle ince bellim/kimin yârisin


Kapında yayılır/koyunla kuzu

Yerin çiçeğisin/göğün yıldızı

Emrah bir gedadır/sen beyin kızı

Söyle sırma tellim/kimin yârisin

EMRAH


ON İKİ HECELİ ÖLÇÜ:


Bu ölçü (6 + 6=12) duraklı olarak pek az işlen­iştir. Yunus Emre bu ölçüyü bir kez kullanmıştır.

Bunu daha çok aydın şairlerimiz, Avrupa'nın Aleksandren vezni denen şekline uydurmak için kullanmışlardır. Halk Edebiyatımızda ilk zaman (4 + 4+4=12) duraklı olarak bir hayli işlenmişse de sonraları değerini kaybet­miştir. Bu ölçünün (7 + 5 = 12) şekli de vardır, önce (4 + 4 + 4) e, sonra da (7 + 5) e birer örnek veriyoruz :

ORDUNUN DESTANI'ndan:

Ey atalar/ey yurt İçin/uğraşanlar,

Ey binlerce/tek başına/yürüyenler,

Ey devlerin/leşlerini/sürüyenler,

Bugün bizim/içimizde/siz varsınız

Bir kındaki/kılıç gibi/göğsümüzde,

O ateşli/deanızla/yaşarsınız.

M. E. YURDAKUL


BİR YOLCULUK'tan:
İnerdi gün doğarken/sürüyle dağdan,

Koyunlar çıngıraksız/çoban kavalsız.

Tılsımlı çeşmelerden/su dolduran kız,

Yanımızdan bir âhu/gibi geçerdi.

Faruk Nafiz ÇAMLIBEL


ON ÜÇ HECELİ ÖLÇÜ:


Bu ölçü (8+ 5 = 13).ve (4 + 4 + 5=13) durak­lıdır. Daha çok aydın şairlerimiz tarafından kullanılmış­tır. İşlek bir ölçü değildir. Aşağıdaki örnek (4 + 4+ 5) duraklı ölçü içindir:

Yine dolu/genç kızlarla/çeşmenin başı

Aradım da/bulamadım/nazlı yoldaşı

Sular gibi/akar oldu/gözümün yaşı

H. Ali YÜCEL


ON DÖRT HECELİ ÖLÇÜ:


Bu ölçü de işlektir. En çok kullanılan şekli, (7 + 7 = 14) duraklısıdır. Yunus Emre bu ölçüyle çok gü­zel şiirler yazmıştır. Bunun (4 + 3+4 + 3 = 14) duraklısı da vardır. Fakat bu şekli tutunmamıştır. Aşağıdaki ör­nek (7+7) duraklı ölçü içindir:

Her gölge yeryüzünde/bir ışığa mezardır,

Bilmem ki sönmez ateş/hangi dünyada vardır?

F. Nafiz ÇAMLIBEL


ON BEŞ HECELİ ÖLÇÜ:


Bu ölçü (8 + 7 =. 15) duraklı olabildiği gibi (4 + 4 + 4 + 3 = 15) duraklı da olabilir. Daha çok ikin­cisi kullanılmıştır. Aşağıdaki örnek (4 + 4+4 + 3) duraklı ölçü içindir:

Bırak beni/hay kırayım/susarsam sen/matem et,

Unutma ki/şairleri/haykırmayan/bir millet

Sevenleri/toprak olmuş/öksüz çocuk/gibidir

Bunlardan başka 16, 20 ve 22'li ölçüler de denen­miştir. Fakat hiç biri tutmamıştır. Buna karşın Yunus Emre, 16'lık ölçüyü de bir hayli kullanmıştır.

Yukardan beri sıralayıp geldiğimin bu ölçülerden en işlek olanlar, yedili, sekizli ve on birli ölçülerdir. On dörtlü ölçü son zamanlarda aydın şairlerimiz tarafından başarıyla kullanılmıştır. Ön dörtlü ölçü, ahenk bakımın­dan zengin bir ölçüdür.

Hece ölçüsü daha önce de söylediğimiz gibi. Divan edebiyatı sanatçıları tarafından hor görülmüş, aruza gösterilen ilgi, buna gösterilmemiştir. Bu böyle olmakla beraber, halk şiiri ve hece ölçüsü, kendi sanatçıları ara­sında büyük bir sevgi ve içten gelen ilgiyle işlenmiş; dün­ya halk edebiyatları arasında haklı olduğu şöhrete ulaş­mıştır. Hele XVI. yy. dan başlamak üzere XVII. yy. ve sonrasında, Halk Edebiyatı ve hece ölçüsünün gösterdiği yükseliş, Türk diliyle ne derece özlü bir edebiyatın yara­tılabileceğini canlı olarak göstermiştir. Halk edebiyatının koşmaları ve türkülerindeki içtenlikle, hiç bir edebi­yat boy ölçüşemez.

ARUZ VEZNİNİN ÖZELLİKLERİ - Şiir Vakti



Hecelerin uzunluk (kapalılık) ve kısalıklarına (açıklıklarına) bağlı olan şiir ölçüsüdür. Divan şiirinde kullanılmıştır. Bu şiirin, ses ve ahenk yani müzik bakımından güçlü olmasını sağlamıştır.

1- Aruz ölçüsünde heceler açık (kısa), kapalı (uzun) ve medli hece olmak üzere üçe ayrılır.

2- Başlıca tef'ileler şunlardır:

Fa' (-), Fe ul (. -),Fa' lün (- -), Fe i lün (. . -),Fâ i lün (- . -), Fe û lün (. - -), Mef û lü (- - .), Fe i lâ tün (. . - -), Fâ i lâ tün (- . - -), Fâ i lâ tü (- . - .), Me fâ i lün (. - . -), Me fâ î lün (. - - -), Me fâ î lü (. - - .), Müf te i lün (- . . -), Müs tef i lün (- - . -), Mü te fâ i lün (. . - . -)...

Burada tef'ilelerle parantez içindeki hecelerinin değerlerinin aynı olduğuna dikkat ediniz.

3- Aruz vezninde tef'ileler heceleri bölebilir. Hece ölçüsündeki gibi okuyuşta tef'ilelerde durgu yapılmaz.

4- Aruz vezninde hecelerin kısalığı ve uzunluğu esas olduğu için bazı Türkçe kelimeler kısa olduğu halde vezin gereği uzun okunur; buna imale denir. İmale kısa heceyi uzun yapar. Arapça ve Farsça kelimelerdeki bazı uzun seslerin vezin gereği kısa okunmasına da zihaf denir. Zihaf ise imalenin tersine uzun heceyi kısa yapmayı sağlar. Hece ölçüsünde böyle bir mesele yoktur. Türk edebiyatında imale çok sayıda bulunmakla beraber zihaf kusuru hoş karşılanmadığı için çok az yapılmıştır.

5- Farsça tamlama eki olan "-i" ile "ve" anlamındaki "ü, vü" bağlacı vezin gereği uzun da kısa da olabilir.

6- Medli heceler hafif bir "i, ı" sesi varmış gibi okunur. Bahâr kelimesi bahâr[ı], eşkden kelimesi ise eşk[i]den şeklinde söylenmelidir.

7- Feilâtün / Feilâtün / Feilâtün / Feilün kalıbıyla yazılan şiirlerde ilk tef'ile bazı mısralarda Fâilâtün, son tef'ile ise Fa'lün olabilir. Bu sadece bu kalıba özgü bir durumdur. Bu kalıpla yazılan şiirlerde başta imale yapmaya gerek yoktur. Farklı tef'ile parantez içinde hemen altında gösterilir.

8- Türkçe kelimelerle aruz veznindeki başarı Muallim Naci ile başlamış olup Türk aruzu Tevfik Fikret, Yahya Kemal Beyatlı ve Mehmet Âkif Ersoy tarafından gerçekleştirilmiştir. Hatta Mehmet Âkif o kadar başarılı olmuştur ki bir çok kişi İstiklâl Marşı'nın hece ölçüsüyle yazıldığını zanneder. Oysa bu marş aruzun "Fe i lâ tün / Fe i lâ tün /Fe i lâ tün /Fe i lün" kalıbıyla yazılmıştır.

9- Aruzla yazılan bir şiirin hece sayısı bazan eşit olabilir. Mısralardaki açık kapalı dizilişinin aynı olması o şiirin aruzla yazıldığın gösterir.

Cânı cânânı bütün vârımı alsın da Hüdâ 15 hece
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ 15 hece

10- Sessiz bir harfle biten kelime vezin gereği açık olması gerekirse, kendinden sonra sesli ile başlayan bir hece varsa birinci kelimenin sonundaki harf, ikinci kelimenin ilk hecesine ulanır. Buna ulama denir. Ulama kapalı heceyi açık yapar. Ulama genellikle yapılır; fakat her zaman yapılmak mecburiyetinde değildir.

11- Servet-i Fünun edebiyatçıları bir şiirde değişik aruz kalıpları kullanmak suretiyle serbest vezne zemin hazırlamışlardır. Cenap Şahabetin'in "Elhân-ı Şita" adlı şiiri bu şekilde yazılmıştır. Bu şiirdeki bazı mısralar Feilâtün / Mefâilün / Feilün, bazı mısralar ise Mef'ûlü / Mefâîlü / Mefâîlü / Feûlün kalıbıyla yazılmıştır.

12- Bir şiirin vezni en az iki mısradan hareket ederek bulunabilir. Tek mısraa bakarak vezin bulunmaz.

13- Mısralardaki imale ve zihaf kusuru olan heceleri altı çizilerek belirtilmiştir.

14- Bir şiirin vezni bulunurken şu işlemler yapılır:

a) Veznini bulacağımız mısraların hecelerindeki uzun seslilere dikkat ederek yazmalıyız.

b) Önce mısralardaki hecelerin açık mı kapalı mı oldukları tespit edilir.

c) Medli hece olup olmayacağı özellikle kontrol edilmelidir. Bu ihmal edilirse bir mısradaki hece değeri eksik çıkar. Mısralardaki heceler sayılarak medli hece olup olmadığı konusunda bir ipucu yakalayabiliriz.

d) Hecelerin açık kapalı değerleri karşılıklı kontrol edilir. Önce imkân varsa ulama, yoksa imale yapılır. Zihaf çok az bulunduğu için en sonra o ihtimal düşünülür.

e) Hecelerin karşılaştırılması yapıldıktan sonra açık kapalı değerleri çizgi ve nokta şeklinde ayrı bir yere geçilir. Mısra sayısına göre tef'ile sayısı tahmin edilmeye başlanır. İlk tef'ile en az heceden oluşur. Genelde az heceli Fa', Fe i lün, Fâ i lün gibi tef'ileler sonda bulunur.

f) Yazılan aruz kalıbı ile işaretler arasında uyum olmasına dikkat etmelidir.

Aruz vezninde hecelerin uzunluk ve kısalıkları esas alınır.

Açık heceler ( . ) (nokta),

Kapalı heceler (-) (çizgi) ile gösterilir.

Bunların yanısıra aruz ölçüsünde, “med’li” dediğimiz, bir buçuk hece ile değerlendirdiğimiz ve (- .) (bir çizgi bir nokta) işaretiyle gösterdiğimiz hece değeri de vardır.

Şimdi, hangi hecelerin nasıl bir değere sahip olduğunu görelim:

1. Açık Heceler:

- Bir kısa ünlüden oluşan heceler (a-dam, A-li...)

- Sonu kısa ünlü ile biten heceler (A-li, ma-sa...)

2. Kapalı Heceler:

- Bir uzun ünlüden oluşan (â-lim, î-lân...)

- Sonu ünsüzle biten heceler (at, tut-kal, ki-tap...)

- Sonu uzun ünlüyle biten heceler (kâ-fir, mâ-lik, ik-ti-fâ, il-mî...)

3. Bunların yanısıra, bazı heceler “med’li” olarak değerlendirilir ve birbuçuk (- .) hece değerinde kabul görür. Bunları şöyle sıralayabiliriz:

- Sonu çift ünsüzle biten dört sesli heceler (kırk, kürk, hayr, hükm,...)

- İçinde uzun ünlü de bulunan ve sonu ünsüzle biten üç veya dört sesli heceler. (Âb, hâk, pâk, şîr...) (Bu tür hecelerden sonu “n” ile bitenler birbuçuk hece değil, tek hece ve kapalı okunurlar. Örnek: im-kân, ir-fân...) (Ayrıca, bazı şairler “var”, “yok”, “çok”, “az” gibi Türkçe sözcükleri de birbuçuk hece değerinde okumuşlardır.

Aruz Vezninde Dikkat Edilecek Başka Bazı Kurallar


1. Ulama

Bağlama, bağlayış demektir. Sonu ünsüzle biten bir sözcüğü, kendisinden sonra gelen ve ünlüyle başlayan sözcüğün ünlüsüne bağlamaktır. Ulama yapılan yere ( ) işareti konur.

Örnek:

Bülbüller öter güller açar.......

Bir gonce gül olsan.....

2. İmale

Çekme demektir. Kapalı heceye ihtiyaç duyulan yerlerde açık heceyi biraz uzatarak okumaktır. Daha çok Türkçe sözcüklerdeki kısa heceli eklerde ve Farsça tamlamalardaki “tamlama ı-i”lerinde yapılır. Parantez içinde bulunan bir küçük çizgi ile imale yapıldığı belli edilir.

Örnek:
Kamu bîmârına cânân devâ-yı derd eder ihsân

Niçin kılmaz bana dermân beni bîmâr sanmaz mı

3. Zihaf

Kısma demektir. Ölçü gereği, Arapça ve Farsça sözcüklerdeki uzun heceyi (uzun ünlülerden oluşan veya uzun ünlüyle biten heceyi) kısa (açık) okumaktır.

4. “Fe i lâtün ( . . - -) parçası ile Fâ i lâ tün (- . - -) parçası birbirlerinin yerini alabilirler. Bunları birbirine uydurmak için ulama, imale, zihaf gibi işlemler yapmaya gerek yoktur.

5. Aynı şekilde, dize sonlarına gelen fe i lün (. . -) ile fa’lün (- -) parçaları da birbirlerinin yerine kullanılabilir.

6. Aruz vezninde, bütün dizelerin son hecesi, gerçekte açık da olsa, kapalı olarak değer görür.


Aruz Vezninin Parçaları (Tef’ileler, Cüzler)


Aruz ölçüsünde açık ve kapalı heceler birtakım temel birlikler halinde bir araya gelirler. Bu birliklerden önemlileri şöyledir.

1. fe’ûlün (. - -)
2. Fe’ilün (. . -)
3. Fâ’ilün (- . -)
4. Fa’lün (- -)
5. Fâilâtün (- . - -)
6. Feilâtün (. . - -)
7. Fâilâtü (- . - .)
8. Feilâtü (. . - .)
9. Mef’ûlü (- - .)
10. Mef’ûlün (- - -)
11. Mefâilün (. - . -)
12. Mefâîlün (. - - -)
13. Müstef’ilün (- - . -)
14. Müstef’ilâtün (- - . - -)
............
Bu temel parçalar, çeşitli şekillerde bir araya gelerek daha büyük kalıpları (vezinleri, ölçüleri) meydana getirirler. Bunlardan, bizim şiirimizde en çok kullanılanları şöyle sıralanabilir:



1. me fâ’ î lün / me fâ ’î lün / me fâ ’î lün/ me fâ’ î lün
Nedir bu gizli gizli âhlar çâk-i girîbanlar
Acebbir şûha sen de âşık-ı nâlân mısın kâfir

2. me fâ i lün / fe i lâ tün / me fâ i lün / fe i lün (Fa’ lün)
Sular sarardı yüzün perde perde solmakta
Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta

3. fâ i lâ tün / fâ i lâ tün / fâ i lâ tün / fâ i lün
Âkıbet gönlüm esîr ettin o gîsûlarla sen
Her ne câdûsun ki âteş bağladın mûlarla sen

4. fe i lâ tün / fe i lâ tün / fe i lâ tün / fe i lün
Yaraşır kim seni ser-defter-i hûban yazalar
Nâme-i hüsnün için bir yeni unvan yazalar

5. mef’ û lü/ fâ i lâ tü/ me fâ î lü/ fâ i lün
Derdin nedir gönül sana bir hâlet olmasın
Sad el-hazer ki sevdiğin ol âfet olmasın

6. fe û lün / fe û lün / fe û lün / fe ûl
Küçük muttarit muhteriz darbeler
Kafeslerde camlarda pür ihtizaz...

7. mef ûlü/ me fâ î lü/ me fâ î lü/ fe û lün
Meddâh olalı çeşm-i gazâlânına Bâki
Öğrendi gazel tarzını rûm’un şu’arâsı

Şiir Türleri - Epik - Lirik - Didaktik - Pastoral ... Şiir Vakti


Şiir Türleri



  • LİRİK ŞİİR
  • EPİK ŞİİR
  • DİDAKTİK ŞİİR
  • PASTORAL ŞİİR
  • SATİRİK ŞİİR
  • DRAMATİK ŞİİR


LİRİK ŞİİR

Aşk, ayrılık, hasret, özlem konularını işleyen duygusal şiirlerdir. Okurun duygularına, kalbine seslenir. Eskiden Yunanlılarda “lir” denen sazlarla söylendiğinden bu adı almıştır. Tanzimat döneminde de bir saz adı olan “rebab” dan dolayı bu tür şiirlere rebabi denmiştir. Divan edebiyatında gazel, şarkı; Halk edebiyatında güzelleme türündeki koşma, semai lirik şiire girer.

ÖRNEK:

Sakın bir söz söyleme, yüzüme bakma sakın
Sesini duyan olur, sana göz koyan olur
Anmasınlar adını candan anan dudaklar
Annen bile okşasa benim bağrım taş olur


EPİK ŞİİR

Destansı özellikler gösteren şiirlerdir. Kahramanlık, savaş, yiğitlik konuları işlenir. Okuyanda coşku, yiğitlik duygusu, savaşma arzusu uyandırır. Daha çok, uzun olarak söylenir. Divan edebiyatında kasideler, Halk edebiyatında koçaklama, destan, varsağı türleri de epik özellik gösterir. Tarihimizde birçok şanlı zaferler yaşadığımızdan, epik şiir yönüyle bir hayli zengin bir edebiyatımız vardır.

ÖRNEK:

Bizdik o hücumun bütün aşkıyla kanatlı
Bizdik o sabah ilk atılan safta yüz atlı
Uçtuk Mohaç ufkunda görünmek hevesiyle
Canlandı o meşhur ova at kişnemesiyle


DİDAKTİK ŞİİR

Bir düşünceyi, bir bilgiyi aktarmak amacıyla yazılan şiirlerdir. Bunlar okurun aklına seslenir. Duygu yönü az olduğundan kuru bir anlatımı vardır. Kafiye ve ölçülerinden dolayı akılda kolay kaldığından, bilgiler bu yolla verilir. Manzum hikâyeler, fabller hep didaktik özellik gösterir.

ÖRNEK:

Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz
Şahsın görünür rutbe – i aklı eserinde


PASTORAL ŞİİR

Doğa şiirlerini, çobanların doğadaki yaşayışlarını anlatan şiirlerdir. Doğaya karşı bir sevgi, bir imrenme söz konusudur bunlarda. Eğer şair doğa karşısındaki duygulanmasını anlatıyorsa “idil”, bir çobanla karşılıklı konuşuyormuş gibi anlatırsa “eglog” adını alır.


ÖRNEK:

Hülyana karışmasın ne şehir ne de çarşı
Yamaçlarda her akşam batan güneşe karşı
Uçan kuşları düşün, geçen kervanları an
Madem ki kara bahtın adını koydu çoban


SATİRİK ŞİİR

Eleştirici bir anlatımı olan şiirlerdir. Bir kişi, olay, durum, iğneleyici sözlerle, alaylı ifadelerle eleştirilir. Bunlarda didaktik özellikler de görüldüğünden, didaktik şiir içinde de incelenebilir. Ancak açık bir eleştiri olduğundan ayrı bir sınıfa alınması daha doğru olur. Bu tür şiirlere Divan edebiyatında hiciv, Halk edebiyatında taşlama, yeni edebiyatımızda ise yergi verilir.

ÖRNEK:

Benim bu gidişe aklım ermiyor
Fukara halini kimse sormuyor
Padişah sikkesi selam vermiyor
Kefensiz kalacak ölümüz bizim


DRAMATİK ŞİİR

Tiyatroda kullanılan şiir türüdür. Eski Yunan edebiyatında oyuncuların sahnede söyleyecekleri sözler şiir haline getirilir ve onlara ezberletilirdi. Bu durum dram tiyatro türünün ( 19. yy. ) çıkışına kadar sürer. Bundan sonra tiyatro metinleri düz yazıyla yazılmaya başlanır.
Dramatik şiir harekete çevrilebilen şiir türüdür. Başlangıçta trajedi ve kommedi olmak üzere iki tür olan bu şiir türü dramın eklenmesiyle üç kere çıkmıştır.
Bizde dramatik şiir türüne örnek verilmemiştir. Çünkü bizim Batı’ya açıldığımız dönemde ( Tanzimat ) Batı’da da bu tür şiirler yazılmıyordu; nesir kullanılıyordu tiyatroda. Bizim tiyatrocularımız da tiyatro eserlerini bundan dolayı nesirle yazmışlardır. Ancak nadirde olsa nazımla tiyatro yazan da olmuştur. Abdülhak Hamit Tarhan gibi ..

İnsan bir kere birine geç kalır... - Yaşar KEMAL


İnsan bir kere birine geç kalır... - Yaşar KEMAL

"İnsan bir kere birine geç kalır ve 
bir daha hiç kimse için acele etmez..."

Yaşar Kemal


Şiir Vakti




13 Ocak 2015 Salı

Kim demiş her şeyin bitişi ölüm... Mehmet Akif İNAN


Kim demiş her şeyin bitişi ölüm... Mehmet Akif İNAN


Kim demiş her şeyin bitişi ölüm;
Destanlar yayılır mezarımızdan...

Mehmet Akif İNAN


Resimli Şiir


Şiir Vakti






Neymiş Ölüme Çare - Necip Fazıl Kısakürek


Neymiş Ölüme Çare - Necip Fazıl Kısakürek

Sorun İnsanlar Sorun, Biliyor Şu Minare;
Neymiş Ölüme Çare
Neymiş Ölüme Çare
...

Necip Fazıl Kısakürek

Şiir Vakti

Necip Fazıl Kısakürek - Bir Hoşçakala Sığdırdı...


Bir hoşçakala sığdırdı beni, yere göğe sığdıramadığım...

Necip Fazıl Kısakürek


Kar Yağıyor



Lambayı yakma, bırak,

sarı bir insan başı
düşmesin pencereden kara.
Kar yağıyor
karanlıklara.
Kar yağıyor
ve ben hatırlıyorum.
Kar...
Üflenen bir mum gibi söndü
koskocaman ışıklar..
Ve şehir
kör bir insan gibi kaldı
altında yağan karın.
Lambayı yakma, bırak!
Kalbe bir bıçak gibi giren hatıraların
dilsiz olduklarını anlıyorum.
Kar yağıyor
ve ben hatırlıyorum.

 N.H. Ran

8 Ocak 2015 Perşembe

Eskiler...



Böyle karlı günlerde, sıcacık bir kahve eşliğinde eskilere gitmek ne güzel :)

6 Ocak 2015 Salı

Günün Şarkısı :)


Çok güzel kar var bugün buralarda...
Böyle havalarda, sanki dinlenmeye çekilir yeryüzü... Öyle hissederim ben...
Böyle dingin, sessiz, yorgun görünen ama dipdiri zamanlarda, eline kahveni de alıp açacaksın bu şarkıyı...

Hadi, siz de öyle yapın, iyi geliyor?

1 Ocak 2015 Perşembe

Erdem Beyazıt - Ölüm bize ne uzak




BULMAK
Bir an kayboldun gibi! yaşadım kıyameti
Yoruldun ama buldun ey kalbim emaneti
Yeniden su yürüdü dalıma yaprağıma
Bir bakışın can verdi kurumuş toprağıma
Çiçeğe durdu kalbim içtim parmaklarından
Göz çeşmem suya erdi sevda kaynaklarından
Bir aydınlık denizin sonsuz derinliğinde
Yüzüyorum gözünün yeşil serinliğinde
Bir ışık bir kelebek biraz çiçek biraz kuş
Yeni bir ülke yüzün ellerimde kaybolmuş
Soluğum bir kuş gibi uçuyor ellerine
Kapılıp gidiyorum saçının sellerine
Gözlerinden göğüme sayısız yıldız akar
Bir gülüşün içimde binlerce lamba yakar
Bir kurtuluştur o an çağrılsa senin adın
Sesin ne kadar sıcak sesin ne kadar yakın
Tabiat bir bembeyaz gelinlik giymiş gibi
Yüzüme kar yağıyor sanki elinmiş gibi
Sensiz geçen zamanı belli yaşamamışım
Sensizlik bir kuyuymuş onu aşamamışım
Bir yol buldum öteye geçerek gözlerinden
İşte yeni bir dünya peygamber sözlerinden
Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm
Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm.
 Erdem Beyazıt

Cahit Zarifoğlu - Değil mi ki kavuşmalarımız topal... - Resimli Şiir

Cahit Zarifoğlu 

- Değil mi ki kavuşmalarımız topal. -
 -Ayrılıklarımız koşar adım... -

 Resimli Şiir