31 Aralık 2013 Salı

Bir Daha?

BİR DAHA BU YOLLARI AYNI HEVESLE YÜRÜR MÜYÜM?

Bu sene de böyle girelim yeni bir yila...
Saglik olsun. ..

18 Aralık 2013 Çarşamba

Kabullenmek

Kimse aradığını bulamadı aşkta. 

Ya, yarım kaldık ikimize, 


ya fazla geldik birimize. 


Âşık olmak istediklerimizle âşık olduklarımız birbirini tutmadı. 


Kimimiz olanla yetindi, 


kimimiz yetinemedi kendi yalnızlığıyla bile... 


Biraz da cesaretti aslında aşk. 


Gözünü budaktan sakınmamaktı. 


Ve kabullenmekti olanı da, olmayacak olanı da...




Kahraman Tazeoğlu

2 Aralık 2013 Pazartesi

Bilaç, Zamansız Sipahi, Törenler ve Komplolar 3'lü Şiir Dizisi Çıktı

















Kurgan Edebiyat Yayınlar'nın Üçlü Şiir Dizisi'nden yayımlanan Mehmet S. Fidancı'nın "Bîilaç", Mehmet Can Doğan'ın "Törenler ve Komplolar" ve Cengizhan Orakçı'nın "Zamansız Sipahi" adlı şiir kitapları üçü bir arada çıktı.

11 Kasım 2013 Pazartesi

Savaş Ay - Ey Sevgili - Sezai Karakoç Şiiri - " Savaş Ay Anısına"


Rahmetli Savaş Ay Anısına

Sezai Karakoç - Ey Sevgili
Savaş Ay Seslendiriyor
Hep Kahır Şiir Albümünden


SÜRGÜN ÜLKEDEN BAŞKENTLER BAŞKENTİNE

Ey Sevgili



Senin kalbinden sürgün oldum ilkin
Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği
Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin dışında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Uzatma dünya sürgünümü benim
Güneşi bahardan koparıp
Aşkın bu en onulmazından koparıp
Bir tuz bulutu gibi
Savuran yüreğime
Ah uzatma dünya sürgünümü benim
Nice yorulduğum ayakkabılarımdan değil
Ayaklarımdan belli
Lambalar eğri
Aynalar akrep meleği
Zaman çarpılmış atın son hayali
Ev miras değil mirasın hayaleti
Ey gönlümün doğurduğu
Büyüttüğü emzirdiği
Kuş tüyünden
Ve kuş sütünden
Geceler ve gündüzlerde
İnsanlığa anıt gibi yükselttiği
Sevgili 
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim

Bütün şiirlerde söylediğim sensin
Suna dedimse sen Leyla dedimse sensin
Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım Salome'nin Belkis'in
Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikârsın sen bellisin.
Kuşlar uçar senin gönlünü taklit için
Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini
Deniz gözlerinden alır sonsuzluğun haberini
Ey gönüllerin en yumuşağı en derini
Sevgili 
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim

Yıllar geçti sapan ölümsüz iz bıraktı toprakta
Yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında
Çatı katlarında bodrum katlarında
Gölgelendi gecemi aydınlatan eşsiz lamba
Hep Kanlıca'da Emirgân'da
Kandilli'nin kurşunî şafaklarında
Seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazında
Şimdi onun birdenbire gelen sonbaharında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Ey çağdaş Kudüs (Meryem)
Ey sırrını gönlünde taşıyan Mısır (Züleyha)
Ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbi
Sevgili 
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim

Dağların yıkılışını gördüm bir Venüs bardağında
Köle gibi satıldım pazarlar pazarında
Güneşin sarardığını gördüm Konstantin duvarında
Senin hayallerinle yandım düşlerin civarında
Gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında
Ölüm düşüncesinin beni sardığı şu anda
Verilmemiş hesapların korkusuyla
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Sevgili 
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim

Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
Aşk celladından ne çıkar madem ki yâr vardır
Yoktan da vardan da öte bir Var vardır
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
Senden umut kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır

Sevgili 
En sevgili
Ey sevgili



Sezai KARAKOÇ




5 Kasım 2013 Salı

Bugünkü üstünlüğüne güvenme!... / Kızılderili Atasözü - Güzel Sözler


Sular Yükselince,
Balıklar karıncaları yer...
Sular çekilince, karıncalar balıkları...
Bugünkü üstünlüğüne güvenme!...
Kimin, kimi yeneceğine,
"Suyun Akışı" karar verir.

Kızılderili Atasözü

Şiir Vakti

"Suskunluktan daha Kıymetli" - Pisagor - Güzel Sözler


Ya Susmak,
Ya da suskunluktan daha kıymetli Bir Söz Söylemek gerekir...
-Pisagor-

Şiir Vakti

"Haksız Eleştiri" - Güzel Sözler


Haksız Eleştiri;
çoğunlukla şekil değiştirmiş hayranlıktır...

Şiir Vakti

Kaldır Başını Gör ki neler var... Güzel Sözler


Kaldır başını, Gör ki neler var...
Geçip Giden Zamanın içinde ne Hezeyanlar var...
Sanma ki bakî şu yaşananlar...
Her gecenin elbet bir sabahı var...

Şiir Vakti

Dursun Ali Erzincanlı - Yağmur (NaaT) Nurullah Genç'in Şiiri - Şiir Dinle


Yağmur (NaaT) - Nurullah Genç
Dursun Ali Erzincanlı Seslendiriyor
Şiir Dinle


Yağmur

Vareden'in adıyla insanlığa inen Nur 
Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından 
Toprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur 
Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından 
Rahmet vadilerinden boşanır ab-ı hayat 
En müstesna doğuşa hamiledir kainat 

Yıllardır boz bulanık suları yudumladım 
Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları 
Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım 

Hasretin alev alev içime bir an düştü 
Değişti hayel köşküm, gözümde viran düştü 
Sonsuzluk çiçeklerle donandı yüreğimde 
Yağmalanmış ruhuma yeni bir devran düştü 

İhtiyar cübbesinden kan süzülür Nebi'nin 
Gökyüzü dalgalanır ipekten kanatlarla 
Mehtabını düşlerken o mühür sahibinin 
Sarsılır Ebu Kubeys kovulmuş feryatlarla 
Evlerin arasına dikilir yesil bayrak 
Yeryüzü avaredir, yapayalnız ve kurak 

Zaman, ayaklarımda tükendi adım adım 
Heyûla, bir ağ gibi ördü rüyalarımı 
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydim 

Yağmur, gülsenimize sensiz, baldiran düştü 
Düşmanlik içimizde; dostluklar yaban düştü 
Yenilgi, ilmek ilmek düğümlendi tarihe 
Her sayfaya talihsiz binlerce kurban düştü 

Bir güzide mektuptur, çağlarin ötesinden 
Ulaşır intizarın yaldızlı sabahına 
Yayılır o en büyük mustu, pazartesinden 
Beyazlik dokunmuştur gecenin siyahina 
Susuzluktan dudağı çatlayan gönüllerin 
Sükutu yar, sevinci dualar kadar derin 

Çaresiz bir takvimden yalnızlığa gün saydım 
Bir cezir yaşadım ki, yaşanmamiş, mazide 
Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydim 

Sensiz, kaldırımlara nice güzel can düştü 
Yarılan göğsümüzden umutlar bican düştü 
Yağmur, kaybettik bütün hazinesini ceddin 
En son, avucumuzdan inci ve mercan düştü 

Melekler sağnak sağnak gülümser maveradan 
Gümüş ibrik taşıyan zümrüt gagalı kuşlar 
Mutluluk nağmeleri işitirler Hiradan 
Bir devrim korkusuyla halkalanır yokuşlar 
Bir bebeğin secdeye uzanırken elleri 
Paramparça, ateşler sahinin hayalleri 

Keşke bir gölge kadar yakınında dursaydım 
O mücella çehreni izleseydim ebedi 
Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım 

Sarardı yeşil yaprak; dal koptu; fidan düştü 
Baykuşa çifte yalı; bülbüle zindan düştü 
Katil sinekler deldi hicabın perdesini 
İstiklal boşluğunda arılar nadan düştü 
Dolaşan ben olsaydım Save'nin damarında 
Tablosunu yapardim yıkılan her kulenin 
Ebedi aşka giden esrarlı yollarında 
Senden bir kıvılcımın, süreyya bir şulenin 
Tarasaydım bengisu fışkıran kakülünü 
On asırlık ocağın savururdum külünü 

Bazen kendine aşık deli bir fırtınaydım 
Fırtınalar önünde bazen bir kuru yaprak 
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım 

Sensizlik depremiyle hancı düştü; han düştü 
Mazluma sürgün evi; zalime cihan düştü 
Sana meftun ve hayran, sana ram olanlara 
Bir bela tünelinde ağır imtihan düştü 

Badiye yaylasında koklasaydım izini 
Kefenimi biçseydi Ebva'da esen rüzgar 
Seninle yıkasaydım acılar dehlizini 
Ne kaderi suçlamak kalırdı ne intihar 
Üstüne pırıl pırıl damladığın bir kaya 
Bir hurma çekirdeği tercihimdir dünyaya 

Suskunluğa dönüştü sokaklarda feryadım 
Tereddüt oymak oymak kemirdi gururumu 
Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım 

Haritanın en beyaz noktasına kan düştü 
Kırıldı adaletin kılıcı; kalkan düştü 
Mahkumlar yargılıyor; hakimler mahkum şimdi 
Hakların temeline sanki bir volkan düştü 

Firakınla kavrulur çölde kum taneleri 
Ahuların içinde sevdan akkor gibidir 
Erdemin, bereketin doldurur haneleri 
Sensiz hayat toprağın sırtında ur gibidir 
Şemsiyesi altında yürürsün bulutların 
Sensiz, yükü zehirdir en güzel imbatların 

Devlerin esrarını aynalara sorsaydım 
Çözülürdü zihnimde buzlanmış düşünceler 
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım 

Sensiz, tutunduğumuz dallardan yılan düştü 
İlkin karardı yollar, sonra heyelan düştü 
Güvenilen dağlara kar yağdi birer birer 
Sensizlik diyarından püsküllü yalan düştü 

Yağmur, duysam içimin göklerinden sesini 
Yağarsın; taşlar bile yemyeşil filizlenir 
Yıldırımlar parçalar çirkefin gövdesini 
Sel gider ve zulmetin çöplüğü temizlenir 
Yağmur, bir gün kurtulup çağın kundaklarından 
Alsam, ölümsüzlüğü billur dudaklarından 

Madeni arzuların ardında seyre daldım 
Küflü bir manzaranın çürüyen güllerini 
Senin için görülen bir düş de ben olsaydim 

Şehirler kabus dolu; köylere duman düştü 
Tersine döndü her şey sanki; asuman düştü 
Kırık bir kayık kaldı elimizde, hayali 
Hazindir ki; dertleri asmaya umman düştü 

Ayrılığın bağrımda büyüyen bir yaradır 
Seni hissetmeyen kalp, kapısız zindan olur 
Sensiz doğrular eğri; beyaz bile karadır 
Sesini duymayanlar girdabında boğulur 
Ana rahminde ölür sensizlikten bir cenin 
Şaşkınlığa açılır gözleri, görmeyenin 

Saatlerin ardında hep kendimi aradim 
Bir melal zincirine takıldı parmaklarım 
Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım 

Sensiz, ufuklarıma yalancı bir tan düştü 
Sensiz kıtalar boyu uzayan vatan düştü 
Bir kölelik ruhuna mahkum olunca gönül 
Yüzyıllardır dorukta bekleyen sultan düştü 

Ay gibisin; güneşler parlıyor gözlerinde 
Senin tutkunla mecnun geziyor güneş ve ay 
Her damla bir yıldızı süslüyor göklerinde 
Sümeyra'yı arıyor her damlada bir saray 
Tohumlar ve iklimler senindir; mevsim senin 
Mekanın fırçasında solmayan resim senin 

Yağmur, birgün elimi ellerinde bulsaydım 
Güzellik şahikası gülümserdi yüzüme 
Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım 

Tavanı çöktü aşkın; duvarlar üryan düştü 
Toplumun gündemine koyu bir isyan düştü 
İniltiler geliyor doğudan ve batıdan 
Sensizlikten bozulan dengeye ziyan düştü 

Islaklığı sanadır ahımın, efgahımın 
İçimde hicranınla tutuşuyor nağmeler 
Sendendir eskimeyen cevheri efkarımın 
Nazarın ok misali karanlıkları deler 
Bu değirmen seninle dönüyor; ahenk senin 
Renkleri birbirinden ayıran mihenk senin 

Bir hüzün ülkesine gömülüp kaldı adım 
Kapanıyor yüzüme aralanan kapılar 
Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım 

Yağmur, sayrılığıma seninle derman düştü 
Beynimin merkezine ölümsüz ferman düştü 
Silindi hayalimden bütün efsunu ömrün 
Bir dönüm noktasında aklıma Rahman düştü 

Nefsinle yeniden çizilecek desenler 
Çehreler yepyeni bir degişim geçirecek 
Aydınlığa nurunla kavuşacak mahzenler 
Anneler çocuklara hep seni içirecek 
Yağmur, seninle biter susuzluğu evrenin 
Sana mü'mindir sema; sana muhtaçtır zemin 

Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım 
Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın 
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım 

Kardeşler arasında heyhat, su-i zan düştü 
Zedelendi sağduyu; körleşen iz'an düştü 
Şarrkısıyla yaşadık yıllar yılı baharın 
İnsanlık bahçemize sensizlik hazan düştü 

Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım 
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım 
Dokunduğun küçük bir nakiş da ben olsaydım 
Sana sırılsıklam bir bakiş da ben olsaydım 
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım 
Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım 
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım 
Senin için görülen bir düş de ben olsaydım 
Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım 
Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım 
Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım 
Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım 
Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın 
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım

Nurullah Genç

Şiir Vakti

31 Ekim 2013 Perşembe

Küçük Kızdan İstiklal Marşı - Şiir Dinle


Minik Kızdan İstiklal Marşı
Şiir Dinle



Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım, çehrene ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül... Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal;
Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklal.

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim: Bendimi çiğner, aşarım;
Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım.

Garb'ın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar;
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
''Medeniyet!'' dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın...
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri ''toprak!'' diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

Ruhumun senden İlahi şudur ancak emeli:
Değmesin ma'bedimin göğsüne na-mahrem eli;
Bu ezanlar  ki şehadetleri dinin temeli 
Ebedi, yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder -- varsa -- taşım;
Her cerihamda, İlahi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na'şım!
O zaman yükselerek Arş'a değer, belki, başım.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklal.



 İstiklal Marşı

Necip Fazıl Kısakürek - Destan - Kendi Sesinden - Şiir Dinle


Necip Fazıl Kısakürek - Destan
Kendi Sesinden
Şiir Dinle


Destan

Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak! 

Haykırsam, kollarımı makas gibi açarak: 
Durun, durun, bir dünya iniyor tepemizden, 
Çatırdılar geliyor karanlık kubbemizden, 
Çekiyor tebeşirle yekûn hattını âfet; 
Alevler içinde ev, üst katında ziyafet! 
Durum diye bir lâf var, buyrunuz size durum; 
Bu toprak çirkef oldu, bu gökyüzü bodurum! 
Bir şey koptu benden, şey, her şeyi tutan bir şey, 
Benim adım Bay Necip, babamınki Fazıl Bey; 
Utanırdı burnunu göstermekten sütninem, 
Kızımın gösterdiği, kefen bezine mahrem. 
Ey tepetaklak ehram, başı üstünde bina; 
Evde cinayet, tramvay arabasında zina! 
Bir kitap sarayının bin dolusu iskambil; 
Barajlar yıkan şarap, sebil üstüne sebil! 
Ve ferman, kumardaki dört kıralın buyruğu; 
Başkentler haritası, yerde sarhoş kusmuğu! 
Geçenler geçti seni, uçtu pabucun dama, 
Çatla Sodom-Gomore, patla Bizans ve Roma! 
Öttür yem borusunu öttür, öttür, borazan! 
Bitpazarında sattık, kalkamaz artık kazan! 
Allahın on pulunu bekleye dursun on kul; 
Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul. 
Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa; 
Yaşasın, kefenimin kefili karaborsa! 
Kubur faresi hayat, meselesiz, gerçeksiz; 
Heykel destek üstünde, benim ruhum desteksiz. 
Siyaset kavas, ilim köle, sanat ihtilâç; 
Serbest, verem ve sıtma; mahpus, gümrükte ilâç. 
Bülbüllere emir var: Lisan öğren vakvaktan; 
Bahset tarih, balığın tırmandığı kavaktan! 
Bak, arslan hakikate, ispinoz kafesinde; 
Tartılan vatana bak, dalkavuk kefesinde! 
Mezarda kan terliyor babamın iskeleti; 
Ne yaptık, ne yaptılar mukaddes emaneti? 
Ah, küçük hokkabazlık, sefil aynalı dolap; 
Bir şapka, bir eldiven, bir maymun ve inkılap. 

(1947)

Necip Fazıl Kısakürek

Şiir Vakti

29 Ekim 2013 Salı

Etme - Mevlana - Yılmaz Erdoğan ' ın Sesinden - Sesli Şiir Dine


Mevlana Celaleddin Rumi - Etme
Yılmaz Erdoğan'ın Sesinden
Sesli Şiir Dinle


Mevlana Celaleddin Rumi - Etme


Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme.
Başka bir yar, başka bir dosta meylediyorsun, etme.

Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı?
Hangi hasta gönüllüyü kastediyorsun, etme.

Çalma bizi, bizden bizi, gitme o ellere doğru.
Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun, etme.

Ey ay, felek harab olmuş, altüst olmuş senin için...
Bizi öyle harab, öyle altüst ediyorsun, etme.

Ey, makamı var ve yokun üzerinde olan kişi,
Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun, etme.

Sen yüz çevirecek olsan, ay kapkara olur gamdan.
Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun, etme.

Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan.
Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun, etme.

Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer;
Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun, etme.

Ey, cennetin cehennemin elinde oldugu kişi,
Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun, etme.

Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize,
O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun, etme.

Bizi sevindiriyorsun, huzurumuz kaçar öyle.
Huzurumu bozuyorsun, sen mahvediyorsun, etme.

Harama bulaşan gözüm, güzelliğinin hırsızı.
Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun, etme.

İsyan et ey arkadaşım, söz söyleyecek an değil.
Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun, etme


Mevlana Celaleddin Rumi

Bizdensen şekli bırak
Gönüle Yürümeğe bak...
Mevlana Celaleddin Rumi


Şiir Vakti